Obezite, besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fizik aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar.
Obezite gerek sıklığı, gerek sonuçları açısından çağımızın en önemli sağlık sorunudur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan erişkinlerin yaklaşık 1/3 kadarının kilolu, 1/3 kadarının da obez olduğu bilinmektedir. Obezite çocukluk çağı hastalıkları açısından da çok önemli bir tehdit oluşturmaya başlamıştır . Obezitenin kendisi tüm nedenlere bağlı ve kardiyovasküler nedenlere bağlı olay ve ölüm riskini arttıran önemli bir hastalıktır.
Obezite öte yandan, hipertansiyon (HT), dislipidemi, tip 2 diya- betes mellitus (T2DM), inme, safra kesesi hastalıkları, osteoartrit, uyku apne sendromu ve bazı tür kanserlerin sıklığını arttıran önemli bir risk faktörüdür. Obezite ve neden olduğu hastalıkların insan ve toplum yaşamı üzerinde sadece biyolojik olarak değil, aynı zamanda psikososyal ve ekonomik olarak önemli etkilerinin olduğunu söylemek mümkündür. Normal kilolu insanlara göre obez insanların daha fazla doktor başvurusu yaptığı, daha fazla hastaneye yattığı ve daha fazla ilaç masrafı olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak obezitenin önlenmesi ve tedavisi sadece bir toplum sağlığı sorunu değil, aynı zamanda sosyoekonomik bir sorunudur.
YEMEK ALIŞKANLIKLARININ DEĞİŞTİRİLMESİ (DİYET + DENGELİ BESLENME)
HAREKETİN ARTIRILMASI (EGZERSİZ , FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON)
DAVRANIŞSAL DEĞİŞİM
İLAÇ KULLANIMI
OBEZİTEYE CERRAHİ ÇÖZÜM
Bariyatrik cerrahi sonrası obezite ile ilişkili neredeyse tüm komplikasyonlarda belirgin azalma söz konusudur. Bariyatrik cerrahi sonrası kanser insidansında da azalma olduğu bildirilmiştir. Ayrıca koroner arter hastalığı, uyku apne sendromu, osteoartrit ,diyabeti olan hastalarda büyük faydalar elde edilebilmektedir. Genel olarak bariyatrik cerrahi sonrası takiplerde pankreatik, renal, retinal, periferik sinir, kardiyovasküler, hepatik ve reprödüktif fonksiyonların stabilize olduğu veya düzeldiği görülmektedir..
Emilim Bozucu Yöntemler; Emilimin aktif olduğu ince barsak uzunluğunu kısaltarak, absorbsiyon yapılan alanın bypass edilmesi ve/veya emilimde rol oynayan biliopankreatik salgılarla karşılaşmayı engelleyerek kilo kaybına yol açan ameliyatlardır.
Alımı Kısıtlayıcı Yöntemler (hacim küçültücü); Mide hacmini küçültüp gıda alımını azaltarak kilo kaybı sağlayan ameliyatlardır. İnce barsağın absorbsiyon fonksiyonunda değişiklik olmaz.
Kombine Yöntemler; İlk iki yöntemin (emilim bozucu + alımı kısıtlayıcı) kombine edilmesiyle geliştirilen yöntemlerdir. Her iki etkiden de yararlanılır.
Mide bandı uygulaması kısıtlayıcı yöntemle kilo vermeyi sağlar. Yemek borusu ile midenin bileşim yerinin yaklaşık 3 cm altına silikondan yapılan bir bant takılarak yaklaşık 15-20 ml lik bir hacim sınırlandırılır. Bu silikondan yapılan bant ince bir tüp ile cilt altına yerleştirilen bir hazneye bağlıdır. Bu hazneye verilen sıvı silikon bantın içinde başta sönük duran balonu şişirebilir. Böylece zaman içinde gereksinim duyulur ise bantın genişliği ciltten yapılacak iğne ile herhangi bir girişim gerektirmeden ayarlanabilir.
Ameliyat sonrası hasta 1 gece hastanede kalıp ertesi gün taburcu edilmektedir.
Sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatı son yıllarda giderek daha çok artan oranlarda uygulanmaya başlamıştır. Sleeve gastrektomi ameliyatı sırasında midenin büyük bir kısmı geriye dönüşü olmadan çıkarılır. Geriye bırakılan mide dokusu yaklaşık 150-200 ml civarındadır. Sleeve gastrektomi ameliyatının obezite üzerinde iki tür etkisi vardır:
Kısıtlayıcı (restriktif) etki: Mide hacmi küçültüldüğü için daha erken doyulur.
Hormonal etki: İştah hormonlarının büyük bir kısmı midede üretildiği için iştahta azalma ve öğün aralarında açlık hissinde gerileme görülür.
Mide by-pası ameliyatı yaklaşık 20 yıldır yapılmakta olan ve halen ABD de en çok seçilen kiloverme cerrahisi yöntemidir. Kullanılmaya başlamasından sonra birçok teknik geliştirme yapılmış ve laparoskopik olarak uygulanıma başlanması özellikle 1991 sonrası sayısal olarak patlama yaşanmasına neden olmuştur. Özetle hem kısıtlayıcı hem de emilim bozucu etki ile kilo vermeyi sağlayan ve mide barsak dizgesinde (sisteminde) kalıcı yapısal değişiklik yaratan bir yöntemdir.Bir çok farklı yöntem vardır ancak hepsinin temel prensibi aynıdır.
Bariatrik cerrahi kilo kaybına ek olarak,hastaların anlamlı bir kısmında tip 2 diyabet, hipertansiyon, obstrüktif uyku apnesi, hiperlipidemi gibi yandaş hastalıklarda da düzelmeye neden olur. Santral obezitenin yol açtığı bu yandaş hastalık ve durumlar metabolik sendromu meydana getirirler. Bu düzelme, sadece kısıtlayıcı ameliyatlarla kıyaslandığında, kısıtlayıcı ve emilimi azaltıcı ameliyatlarda daha fazla görülür. Bu düzelmenin arkasındaki mekanizmanın, kilo kaybı ve gıda alımının kısıtlanmasına ek olarak, insulin üretimi ve etkisini kontrol eden barsak hormonlarındaki değişiklikler olduğu düşünülmektedir.
Ameliyat sonrası 1.günde hastalara rejim başlanıyor. 2. veya 3. Günün sonunda taburcu ediliyor.
Vücut Kitle İndeksi = Kilo,(Kg) / (Boy, m)2
BKİ değerlerinin 18,5-24,9 kg/m2 düzeylerinde olması sağlıklı veya normal olarak kabul edilirken, BKİ 25-29,9 kg/m2 arası fazla kilolu, BKİ > 30kg/m2 olması ise obez olarak kabul edilir. Obezitenin sonuçları açısından en fazla risk altında olanlar BKİ > 40 kg/m2 olup morbid obez olarak tanımlanan grupta yer alırlar.
İnsülin kan şekerini kontrol altında tutan bir hormon, yani kimyasal bir maddedir. Metabolik cerrahide midenin bir kısmı alınır ve ince barsakla bağlantısı yeniden düzenlenir. Bu operasyon, insülinin salgılanmasını ve etkisini kontrol eden çeşitli barsak kökenli hormonlarda değişikliklere neden olur. Metabolik cerrahi tip 2 şeker hastalığını birden çok faktörün sonucu olarak iyileştirir. Bunlardan bazıları inkretin düzeylerinde artma, anti-inkretinlerin azalması, ghrelin seviyesinde düşüş, leptin etkinliğinin artması, midenin hızlı boşalması, kalori kısıtlaması ve kilo kaybıdır.